A’râf, 7/96
Cüz
Hizb
Sayfa
96
وَلَوْ
ve şayet
اَنَّ
elbette
اَهْلَ
halkı
الْقُرٰٓى
(O) ülkelerin
اٰمَنُوا
inansalardı
وَاتَّقَوْا
ve korunsalardı
لَفَتَحْنَا
açardık
عَلَيْهِمْ
üzerlerine
بَرَكَاتٍ
bolluklar
مِنَ
-ten
السَّمَٓاءِ
gök-
وَالْاَرْضِ
ve yer(den)
وَلٰكِنْ
fakat
كَذَّبُوا
yalanladılar
فَاَخَذْنَاهُمْ
biz de onları yakaladık
بِمَا
şeylerle
كَانُوا
oldukları
يَكْسِبُونَ
kazanıyor
Diyanet Vakfı Meali
O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de ettikleri yüzünden onları yakalayıverdik.
Suat Yıldırım Meali
Eğer o ülkelerin ahalisi iman edip Allah'a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette Biz üzerlerine gökten, yerden nice bereket ve bolluk kapılarını açardık. Fakat onlar peygamberleri yalancı saydılar, Biz de işledikleri kötülükler sebebiyle kendilerini cezaya çarptırdık. [37, 147-148; 10, 98; 34, 34]